12 Ekim 2013 Cumartesi

           Işıl ışıl parlayan bir su birikintisiyim bu aralar. 'Bu aralar'ımı sonsuzluğa taşımak için senin varlığın. Dokunduğum her şey elimi yakan, kemikleirimi eritip kanıma karıştıran her şeydesin. Tut ki elinin altındaki yarım şiirim ben. Kıymet verip okumazmıydın ? Anlam yükleyip bir dize de sen eklemez miydin ? Koymaz mıydın üzerine çay dökülmüş eski bir kitabın arasına beni ? 
          Hayat bu kadar güzel olabiliyormuş madem neden bu kadar intiharlar? Onlara karşı sorumlu hissediyorum kendimi.
         Belki onlarla paylaşmalıydım gülüşünü.
         Öyle alalade hurda bir binada bulduğum zümrüt taşısın. Aklım almıyor senin buradaki işini. İzinsiz aldım seni. 
         Bir melek büyü yapmış olmalı sana. Eritip seni de kattım kanıma, şimdi deli gibi kaynıyorsun kanımda.
Sokaklarım bu kadar güzel miydi benim. Nasıl başarabiliyorsun gözümdeki perde olmayı.
         Sen hayatımdaki incelik asalet,
sen varlığını bilmediğim eksiklerimmişsin. Gecekondularda çınlayan çocuk kahkahaları, kusursuz bir masada kuş sütümsün. Engel tanımayan incir kökleri, bebek tenisin. Ahşap ev kokuları eşliğinde ettiğim dualarımsın. uzak kalmak istiyorum senden. Gelirsen göremem bu kadar güzelliği. Gözlerimdeki perde değil gözlerim olursun. 
        Hayali bile kum gibi dağıtır omuzlarımı. 
Belki büyüsün diye. Belki ben hak etmiyorumdur. Tanrı'nın hediyesini. Sen çocuklarını doyuracak bir annenin, intihar edecek uzun saçlı kızın olacaktın. Ne büyüsüdür bu. Tanrının emri misin sen ? Yoksa benim intiharım mı?   
       Uyurken izlesem seni ölmez miyim ben ? 

                                                                                                       Ağustos 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder